İşte O yazı:
Bundan üç ay önce yaşadığımız bu durumu öngörüp sizlere anlatsaydım, herhalde bana kimse inanmazdı.
Bir anda filmlerde izlediğimiz Salgın, gerçek hayatta tüm dünyayı kasıp kavurmaya başladı. Çin’de başlayıp dünyaya yayılan Avrupa’da başta İtalya ve İspanya olmak üzere, Amerika’yı da büyük ölçüde etkileyen Koronavirüs binlerce insanın etkilenmesine ve ölmesine sebep oldu.
İnsanlar işi gücü bıraktı ve sağlığının derdine düştü. Önce sağlık diyerek tüm dünyanın uyguladığı ve virüsün yayılmasında en önemli etken olarak ‘Evde Kal”maya başladı. Önce ricalarda bulunuldu sonrasında ise birçok devlet sokağa çıkma yasağı ilan etti.
Zenginin de fakirin de tek derdi “Önce Sağlık!”
Ülkemizde de son dönem sıkı tedbirler alınıyor. 65 yaş üstü ile yine dün çıkan yeni uygulama ile 20 yaş altı herkes artık ikinci bir emre kadar evden dışarıya çıkamayacak. Gündelik hayatımızda işlerimizi görmek için eğer dışarıya çıktıysak artık maske bizim için vazgeçilmez olmuş durumda.
Tabii ki bu duruma gelirken, insanoğlunun da yaptığı birçok hata oldu. Bu hataların vebali büyüktü ve insanoğlu bu hataların açıkçası cezasını çekiyor. Yoğun nüfus kalabalığı, çevreye verdiğimiz zarar, yetmeyen kaynaklar, dünya genelinde eşit dağıtılmayan mevcut kaynaklar bizi bu duruma getirdi.
Koronavirüs ile artık herkes eşit duruma geldi. Parası olanda, olmayanda, zenginde, fakirinde artık tek derdi var “Önce Sağlık” Hepsi kendi evlerinde bu virüsün etkisinin geçmesini bekliyor.
Doğa ve çevre her şeyimiz!
Ülkemiz turizm olanakları ile dünyada ender ülkelerden bir tanesi. Allah memleketimize öyle şeyler bahşetmiş ki adeta bizleri ödüllendirmiş. Güneş desen güneş, doğa desen alası, tarih desen en babası ülkemizde…
Her zaman söylediğim gibi zaten bunlar varken siz dünyada turizm adına 1-0 önde başlıyorsunuz. Peki biz bu avantajı ne kadar kullanmışız ona da bakmak lazım. Bu avantajı bir kenara bırakın bizim için bahşedilen bu özel imkanları daha da hor kullanmış ve adeta yok etmişiz.
Doğayı ve çevreyi tam olarak koruyamamışız. Ağaçları kesmişiz, nehirleri, denizleri kirletmişiz, dağları tepeleri oymuşuz ve hor kullanmışız. Tarihe saygı göstermemişiz.
Antalya’nın önünde saygıyla eğilmek lazım!
Her zaman söylediğim ve hayatımın son 25 yılını geçirdiğim Antalya buna en güzel örnektir.Antalya öyle bir yerdir ki. Güneşi her zaman ısıtır, denizi her zaman ferahlatır, tarihi her zaman kendisine çeker. Doğası mükemmeldir. Turizm için adeta biçilmiş bir kaftandır. 1070’li yılların sonu ile hareketlenen turizm Antalya’da maalesef plansız bir yapı ile bu günlere gelmiştir. Kemer’den bir örnek verecek olursam; Kemer 1970’li yılların sonunda Dünya Bankasının da destekleri ile planlamış bir destinasyon olarak Türk turizmine hizmet etmeye başlamıştır. Bu tarihlerde 25 bin yatak üzerinden planlanan Kemer, şimdilerde 125 bini aşkın yatak ile kıyıların betonlaştığı bir yapı haline gelmiştir.
Şimdi sormak lazım: Bu kadar yatağa, bu kadar turiste alt yapı hizmeti nasıl verilir? Arıtmalar nasıl yeter? Su nasıl yeter?
Bu sorular bile bizim bugün yaşadığımız durumu açıkçası gösteriri nitelikte.
Antalya çok özel bir bölge dedim. Demeye de devam edeceğim. Bu bölge benim hem yaşadığım hem de ekmeği kazandığım çok özel bir yer. Bu bakımdan Antalya’ya ve çoğunlukla yaşadığım Kemer’e şapkamı çıkararak saygı göstermek istiyorum. Çünkü bu bölgede turizm ile birçok insan evine ekmek götürüyor. Bu bakımdan Antalya’nın her zaman saygıya ihtiyacı var. Onu hor görmeyelim.
Koronavirüs etkisi ne zaman biter?
Bu arada birçok kesimden Koronavirüs’ün ne zaman biteceği ve işlerin ne zaman düzene girebileceği yönünde sorular alıyorum. Tabii ki bunu öngörmek şu an için zor. Ama her şeye rağmen size üç farklı senaryo ile bunun nasıl sonuçlanabileceğini ifade etmek isterim:
Birinci öngörüm, bu işin Mayıs ayı sonunda Haziran ayı başında hallolabileceği yönünde. Bunu Kültür ve Turizm Bakanımız da bu şekilde öngördü. Ramazan Bayrarı ile birlikte iç pazarın hareketliliğinin başlaması gerçekleşebilir.
İkinci öngörüm ise, Koronavirüs etkisinin biraz daha süreceği ve Eylül sonu Ekim başı gibi arık biteceği yönünde.
Ve son olarak da yine en kötü senaryo ise bu işin 2021 yılı Ocak ayı sonu ile biteceği yönünde.
Bu öngörülerimi yaptığım görüşmeler ve sağlık otoritelerinin düşüncelerinden aldığım bilgilere göre yazıyorum. İnşallah bir an önce bu sorun ortadan kalkar diyorum.
Son olarak Önce Sağlık! Diyerek, yetkilerin verdikleri kararlara uyulmasını diliyor, kısa sürede bu illetin ortadan kalkması ile normal hayata dönebilmemizi umuyorum. Bunun için şu an için lütfen #evdekalTürkiye diyorum.
Unutmayalım ki, bu günler de geçtiğinde her zaman “Gelecek Turizmde” olacak.
Görüşmek üzere…